Birinci yolculukta Camus, ABD'ye kimi zaman hayran kimi zaman eleştirel gözlerle bakan, Yeni Dünya'yı anlamaya ve değerlendirmeye çalışan bir gazeteci kimliğinde. Bir taraftan da başta Veba olmak üzere gelecekte kaleme alacağı eserleri tasarlıyor.
Güney Amerika'ya gidişindeyse artık resmi makamlarca davet edilmiş dünya çapında bir yazardır. Bu günlüklerde hasta bedeni, daralan soluğuyla, yorgunluk ve sıkıntılarıyla boğuşan, insanlardan uzak durmaya çalışan bir Camus'yle karşılaşıyoruz.
Kitapta sunulan iki defterin ortak ve çok ilginç yönü, Camus'nün iç dünyasını açmaktan öte yazarın ham notlardan, işlenmiş eserlere nasıl geçiş yaptığını görme şansı vermesi. Nesnel dünyanın, bu dünyadan kaynaklanan duygu ve düşüncelerinin edebiyata dönüşümüne tanık olmak, kaçırılmayacak bir fırsat.
Albert Camus, 1913 yılında Cezayir'de doğdu, babası işçiydi, annesinin okuma-yazması yoktu. Cezayir'de 1934 yılında evlendi. İki yıl sonra boşandı. Komünist Parti üyesi oldu, ama 1937'de atıldı. İlk romanı Mutlu Ölüm, ancak ölümünden sonra yayınlandı. İlkgençlik yıllarında yakalandığı tüberküloz hiç peşini bırakmadı. Yayınlanan ilk romanı Tersi ve Yüzü'dür (1937). Arkadan peş peşe öteki romanları geldi. 1940 yılında Paris'e geldi. Gençlik yıllarında başladığı gazeteciliği hep sürdürdü. 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı. 1960 yılında bir otomobil kazasında yaşamını yitirdi.