“Kimse yok mu hâlâ Piyotr? Gelen giden...”
Kulağında firuze taşlı küpesi, iyice briyantin sürülmüş dalgalı saçları ile Piyotr, ilk bakışta her özelliğiyle efendisine hizmet etmek için yaratılmış bir adam imajı uyandırıyordu. Piyotr, sanki selam veriyormuşçasına ellerini kaşlarının üstüne koyarak yola uzun uzun baktı ve cevap verdi:
“Şimdiye kadar henüz görünürlerde yoklar efendim.”
Adam sesini biraz yükselterek:
“Görünürlerde yoklar ha?” diye sordu hiddetle.
Uşak, ikinci kez cevap verdi:
“Yoklar maalesef efendim, görünmüyorlar.”
Uzun uzun iç çeken adam, bir sıranın üstüne oturdu. Ayakları sıranın altında, tedirgin bakışlarla etrafını süzüyordu.
Bilinen şeydir, 1861 yılına kadar Rusya’da toprak köleliği vardı. Buna göre topraklar, üzerindeki her şeyle birlikte derebeyinin sayılırdı. Bunun sonucunda köylüler de derebeyinin malı sayılıyordu. Bir derebeyinin gücünü anlatmak için, onun malı olan kölelerinin sayısı sorulurdu.
1861’de çıkarılan toprak reformuyla ekonomik bağımsızlıklarına ve özgürlüklerine kavuşan toprak köleleri, artık köle ve meta olmalarıyla bir derebeyinin, gücünü ifade biçimi olmaktan çıktılar. Zira bu tarihten itibaren derebeylerin güçleri artık sahip oldukları toprakla ölçülmeye başlandı.
9 Kasım 1818'de Orel kentinde doğar. Babası soylu bir ailedendi, fakat yoksul düşmüşlerdi. Süvari albayı baba Turgenev, Spasskoye malikanesinin sahibi, yaşlı bir kadın olan, Varvara Petrovna Lutovina ile evlenir. Bu evlilikten İvan doğar. Okumuş, eğitime, kültüre düşkün fakat bir o kadar da sert olan annesi, suç işleyen toprak kölelerini acımasızca cezalandırır, kırbaçlatır. Turgenyev'in fikirleri bu durumlar yüzünden küçük yaşta şekillenmeye başlar. Aile 1827'de Moskova'ya göç ettiğinde Turgenev özel okullarda eğitim görüp, özel öğretmenlerden dersler alır. Henüz bir çocukken; Almanca, İngilizce ve Fransızca'yı anadili gibi konuşmaya başlar. Daha sonra Moskova ve Petersburg üniversitelerinde okur. Felsefe fakültesini iyi derecede bitirir.
Daha sonra Almanya'ya gider. Berlin Üniversitesi'ne girer ve Almanya'da 4 yıl süreyle kalır. Tarih, klasik filoloji dallarında çalışmalar yapar, Yunanca ve Latince öğrenir. Yurduna döner ve Petersburg Üniversitesi profesörlük sınavını kazanır. O dönemde Alman felsefesi ülkede benimsenmediği ve kuşku ile bakıldığı için ders verme olanağına kavuşamaz. 1842 yılı Turgenev için dönüm noktasıdır. O sırada Rus eleştirmen Belinski ile tanışır. Belinski'nin dialogta olduğu insanlar toprak köleliğine karşı duran aydın kesimidir. İlk yazınsal denemeleri dışında ilk ciddi çalışmaları 1842'ye rastlar. Seçtiği yol; Puşkin'in ortaya attığı ve Gogol'ün geliştirdiği gerçekçiliktir. Onu üne kavuşturan ilk yapıtı "Bir avcının notları" adını taşıyan dizidir, 1880 baskısında bu kitap 25 öykü içerir. Öykülerin konuları; toprak ağası ve köylünün yaşayışı, içinde bulunduğu koşullardır.
1852 yılında Gogol'ün ölümü üzerine Turgenev bir yazısını kaleme alır, sansürün yasakladığı bu yazı Moskova dergilerinde çıkınca, tutuklanır ve bir ay hapiste yatar. Bundan sonraki bir yıl boyunca da polis gözetiminde yaşar. 1855 yılından sonra büyük romanlarını yayımlamaya başlar. Bu romanlarda tıpkı annesi gibi; kültürlü çiftlik sahiplerini canlandırır ve tümünde evrimci-liberal bir dünya görüşünü vardır. 1862 yılından sonra yayımladığı her romanında ise eleştirmenlerin saldırılarına maruz kalır. Turgenev iki yıl kadar süren bir hastalıktan sonra, 3 Eylül 1883'te Fransa'da Paris yakınlarındaki Bougival kasabasında ölür. Cenaze töreni aynı yılın 9 Ekim'inde Petersburg'da yapılır.